İdea Yayınevi / Modern Tin /Aziz Yardımlı
 
eski anasayfa_
online alış-veriş_
 
 
 

B. Türe (Adalet) Uygulaması

____a. Yasa Olarak Hak
____b. Belirli Yasa
____c. Mahkeme

Türe Uygulaması

Türenin ideal olduğunu ve hiçbir zaman gerçekleşmediğini söylemek Türe kavramının kendisinde bir kusur olduğunu, belki de Türenin en çoğundan öznel bir insan kurgulaması olduğunu ileri sürmeye varır. Türe kavramının realitesi — nesnel Tinin başka her Kavramı durumunda olduğu gibi — bir gelişme sürecidir. Ve Türenin sürecini Türesizlik olarak görmek ancak ve ancak bir Türe İdeasının ya da İdealinin bakış açısından olanaklıdır. Ama Türenin oluş sürecini Türesizlik olarak gören bilinç kendisinin de yetenekli olduğu Türe Kavramının gerçek bilincinden ve bilgisinden yoksundur. Modern bilinç için bu nesnel Tin kavramlarını anlamada birincil önemde olan şey tümünün de gelişme sürecinde olmalarıdır. Özgürlük, Hak, Duyunç, Türe — tümü de kavramları gereği gelişme sürecinde olan realitelerdirler, ve gelişme özsel olarak ussallaşmadır.

Hak Kavramı toplumsal ilişkiler alanında varoluşa çıkar, ve gerçek edimselleşmesinin ilkin ve ancak özgür Yurttaş Toplumunun soyut İstencinin alanında, gereksinimler dizgesinin dolaysız özgürlük tininde kazanabilir. Buna göre özgürlük bilincini kazanmamış insanlık alanlarında Türenin bilinci ve edimselliği de yoktur ve insanlar Haklarının bilincinde değildirler.

Yalnızca Türe kavramının değil, ama başka hiçbir Kavramın, ne Özgürlük, ne Hak, ne de Eşitliğin Tinin en çoğundan on bin yıl olduğunu söyleyebileceğimiz göreli olarak kısa Tarihinde herhangi bir biçimde gerçekleşmiş olduğunu söyleyemeyiz — eğer gerçekleşme ile insan varoluşunda türesizliğin, haksızlığın vb. yokluğunu anlıyorsak. Ama gerçekleşme bir oluş, bir süreçtir ve süreçte olanın gerçekleşmiş olmadığını söylemek bir genelemedir. Bir Kavram Logos olarak, soyut Us olarak alındığında zamansızdır. Ama aynı Kavram ancak Zamanda olan Tinde somuttur, dirimlidir, bilinçtedir, ve Tinin gelişim süreci gerçekte onun kendini tüm ideal içeriği içinde realize etme etkinliğidir.

Hakkın edimselleşmesinin biricik koşulu bilinmesi, insan doğasında a priori olmaktan, bir gizillik olmaktan çıkıp bilince yükselmesidir. Bu Özgürlük gerektirir ve kendisi dolaysızca Özgürlüktür. Buna göre kendi kendilerini Özgürlüklerinde engelleyen halklar düşünsel gelişimlerinde geri kaldıkları düzeye dek Hak bilinçlerinin gelişimini de engellerler. Varoluş koşulları kesintisiz bir Haksızlık koşuludur. Hakkı bilmedikleri için Haksızlığı da, sömürü, baskı, despotizm gibi olguları da algılamazlar, ve algılamaya başlayan entellektüeller henüz bilinçlerini kölelikten kurtaramadıkları düzeye dek kültürlerinin tüm dokularında usdışını sergileyen sefil varoluşunun sorumluluğunu içeride değil ama dışarıda, Batıda, Emperyalizmde, şu ya da bu yabancı etmende bulurlar. Bir kültür Türeyi ancak Hak ve Özgürlük bilincinin gelişmiş olduğu düzeye dek Hak eder. Türenin bilincine varmaları onu gerçekleştirmeleridir. Ve onun bilincinden yoksun oldukları sürece neden yoksun olduklarını anlamaları bile söz konusu olamaz. Yüzyılların, binyılların geleneksel uyuşukluğunu taşıyan milyonların, milyarların Erdemin — Yüreklilik, Bilgelik, Ilımlılık ve Türe — bilincini kazanmaları bu zorlu savaşımı ilkin kendilerine karşı vermeleri demektir. Bu yüzden Türe kavramının tarihsel olarak ölü olan bu bilinçlerde ilk kez yaşam kazanması ve toplumsal varoluşlara egemen olması bir süreç sorunudur.


Hegel / Tüze Felsefesi
  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)

B. TÜRE UYGULAMASI
§ 208

B. DIE RECHTSPFLEGE
§ 209

Gereksinimlerin ve onlar için emeğin değişim bağıntısında ilişkisel olan şey kendi içine yansımasını ilk olarak genelde sonsuz Kişilikte, (soyut) Hakta bulur. Ama ilişkisel olanın bu alanının kendisi, eğitim olarak, Hakka belirli-varlığını, evrensel olarak tanınan, bilinen ve istenen birşey olma ve bu biliniyor ve isteniyor olma dolayısıyla geçerlik ve nesnel edimsellik taşıma yanını verir.

Benin onda herkesin özdeş olduğu evrensel Kişi olarak anlaşılması eğitime, tekil olanın evrensellik biçimindeki bilinci olarak düşünmeye aittir. İnsan bir insan olduğu için insan sayılır, bir Yahudi, Katolik, Protestan, Alman, İtalyan vb. olduğu için değil. Düşünce için geçerli olan bu bilincin sonsuz önemi vardır —, ama yalnızca kozmopolitanlık olarak kendini somut Devlet yaşamı ile karşıtlık içinde gösterdiği zaman eksiklik taşır.

 
Das Relative der Wechselbeziehung der Bedürfnisse und der Arbeit für sie hat zunächst seine Reflexion in sich, überhaupt in der unendlichen Persönlichkeit, dem (abstrakten) Rechte. Es ist aber diese Sphäre des Relativen, als Bildung, selbst, welche dem Rechte das Dasein gibt, als allgemein Anerkanntes, Gewußtes und Gewolltes zu sein und, vermittelt durch dies Gewußt- und Gewolltsein, Gelten und objektive Wirklichkeit zu haben.

Es gehört der Bildung, dem Denken als Bewußtsein des Einzelnen in Form der Allgemeinheit, daß Ich als allgemeine Person aufgefaßt werde, worin Alle identisch sind. Der Mensch gilt so, weil er Mensch ist, nicht weil er Jude, Katholik, Protestant, Deutscher, Italiener usf. ist. Dies Bewußtsein, dem der Gedanke gilt, ist von unendlicher Wichtigkeit, — nur dann mangelhaft, wenn es etwa als Kosmopolitismus sich dazu fixiert, dem konkreten Staatsleben gegenüberzustehen.


Türe zaman zaman reel olarak yenik düşebilir, Güç İstenci zaman zaman Hak İstencini bastırabilir ve güçlünün Türesi güçsüzün Türesini yenebilir. Ama bunlar tekil durumlardır ve Tinin bütününde Türe İdeasının kesintisiz bir Güç olduğunu ve insan bilinçlerinde direnilmez bir değişimin üreticisi olduğunu ileri sürmemiz gerekir. İnsanlık Tarihi altın bir geçmişten çürümüş bir şimdiye doğru bir süreç değil, ama çoktandır unutulmuş barbarlıklar evresinden uygarlaşmaya doğru bir gelişimdir. İnsan doğası özsel olarak ussaldır ve ussal olanın yazgısı varoluşa ussalın biçimini vermektir.

Modern Yurttaş Toplumunun kendisi de bir oluş sürecidir, çünkü Özgürlük en gerçek ve bu yüzden en zorlu eğitimdir, boyun eğen bilincin boyun eğmeyen özgür bilince, kendi için sonsuz Hakkın bilincine eğitimidir. Bir bilinç alanının ikinci doğasını, Törel yaşamının yeni biçimini kazanması, özgür bir Törelliği öğrenmesi bireyleri birer hiçe indirgeyen geleneksel yetkeci törelliği ortadan kaldırmasını gerektirir. Bu düzeye dek Türenin yenilgisi denilen şey henüz utkusunu kazanmamış olmasından başka birşey değildir.

"Özgür Yurttaş" kavramı Türenin gerçek Kavramının da kökenidir, onu koşulsuz momentlerinden biri olarak içerir. Özgürlük Türenin bilincinin ve utkusunun vazgeçilmez koşulu ve saltık güvencesidir.

Yurttaşın Özgürlük bilinci Türenin genel olarak bireysel kültürel ayrımlara hiçbir biçimde bakılmaksızın her bir birey için geçerli olduğunun bilincidir. Türe kavramı da her kavram gibi evrensel, eğer dilersek küreseldir. Şu ya bu kültüre göreli olan şey Türenin Kavramı değil ama belirli bir Türe, oluş süreci içindeki Türelliktir, ve ancak göreli olarak Türesizlik ya da ancak göreli olarak Türe idealinin gerisinde olmadır.

Özgürlük kavramı Hak, İstenç, Ahlak, Erdem, Türe kavramları ile birlikte gider, tümü de onun daha öte belirlenimleridirler. Özgürlüğün henüz bilinçlere yükselmediği kölelik düzenlerinde Türe de salt ulaşılması gereken bir idealdir. Türenin, hiç kuşkusuz baştan sona toplumsal olan Türenin egemenliği Dünyanın büyük bölümü için henüz bilinçsiz bir özlemdir.


Türe ve Ahlak
Belirli Türe bir Yargıdır ve hiç kuşkusuz Duyunç ile uyum içinde olmalıdır. Ama Türenin dolaysızca yargıda bulunanın (Yargıcın) Duyuncuna bağlı olması Türe Kavramının doğasına aykırıdır. Türe Ahlak değildir, ve Ahlakı yalnızca bir moment olarak kapsar. Türe aklanışını öznel Duyunçta değil ama nesnel Yasada bulur. Yasa ve Duyunç ilişkisi ancak ve ancak modern toplumun salt Özgürlük Tini olduğu için çözebileceği ve çözmesi gereken saltık sorununun bir yanıdır. Yasalar bireysel öznel Duyunçlar ile uyum içinde olmayabilirler. Ama Tinin nesnel gelişmişlik ve büyümüşlük düzeyini şu ya da bu tikel bireyin Duyuncu değil, onun nesnel Türesi belirler.

Türe her bir bireyin Hakkının gerçekleşmesidir, ve her bir bireyin Hakkı sonsuzdur. İdeal Kavram ve reel dünya arasındaki bu uyumsuzluğun bilinci kendine modern dönemde ideoloji olarak anlatım veren şeydir. Toplumculuk, Ortaklaşacılık, Anarşizm — tümü de ilkede Türe İdeasının özlemi ve anlatımlarıdırlar ve tümü de Duyuncun saltık olarak hiçbir sınır tanamayan Özgürlüğünde kendilerini eşit ölçüde saltık olarak aklarlar. Tümü de gerçek Türe Kavramının, dolayısıyla Özgürlük kavramının bilinçsizi oldukları için kaçınılmaz olarak daha baştan despotizme bozulmak zorundadırlar. Türe hiç kuşkusuz ideal moral durumdur. Ama ideal moral durum peygamberler tarafından değil ama ancak Dünya Tininin kendisi tarafından edimselleştirilebilir.

Nesnel Tin dizgesinede Türe (ya da Yasa) Kavramına mantıksal geçiş Anamal kavramından yapılır. Ya da Yurttaş Toplumunun ana bölümlemesini alırsak, Gereksinimler Dizgesi bölümünü Türe Uygulaması bölümü izler, ve bağlantı her iki durumda da bireylerin dolaysız Hakları ile, Mülkiyet kavramı ile ilgilidir. Türe Kavramı özgür Yurttaşın Hakkını elde etmesinden başka birşeyi anlatmaz. Ama Türe yukarıda değindiğimiz gibi bireysel tikel Duyunç ile aynı şey değildir, ve tikel bir Türe kurgusunun ideolojik Duyunç tarafından aklanması Türe olması için yeterli değildir. İdeoloji kurgul felsefeye ne denli dayanmaya çalışsa da tasarımsal bir düşünme yoludur ve çözümlemesi Kavramın nesnelliğini olmaktan çok eğilimlerin, duygusallığın ve sık sık Nefretin öznelliğini izler. Türe uygarlığın varolan durumunda Pozitif Tüze tarafından belirlenir, çünkü Hak bireysel tikel Duyunçlar tarafından değil ama pozitif Yasalar tarafından, şu ya da bu süreç yoluyla türetilmiş bir Yasalar Dizgesi tarafından belirlenir. Bugün kimi Yurttaş Toplumlarında bu yasalar Anamalın toplumsal paylaşımı açısından göreli olarak eşitlikçi olsalar da, dünyanın milyarlarının henüz paylaşacak anamalları bile yoktur. Toplumsal Duyunç ancak kendini Yasada anlattığı ölçüde Haklıdır.


Hegel / Tüze Felsefesi
  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)

B. TÜRE UYGULAMASI
§ 210

B. DIE RECHTSPFLEGE
§ 210

Hakkın nesnel edimselliği bir yandan bilinç için olmak, genel olarak bilinmek, ve öte yandan edimselliğin gücünü taşımak ve geçerli olmak ve böylelikle o denli de evrensel geçerliği olan birşey olarak bilinmektir.

 
 
Die objektive Wirklichkeit des Rechts ist, teils für das Bewußtsein zu sein, überhaupt gewußt zu werden, teils die Macht der Wirklichkeit zu haben und zu gelten und damit auch als allgemein Gültiges gewußt zu werden.


"Toplumsal [!] Türe"
Tüze Felsefesi ya da Nesnel Tin dizgesinde Türe Yurttaş Toplumunun bütün alanına aittir, mantıksal olarak "toplumsal"dır ve reel olarak da toplumsal olması gerekir. Türenin "toplumsal" olmadığı görüşünün altında onun "sınıfsal" olduğu gibi bir başka görüş yatar. Bu belirli reel durumlara uygun görünebilse de, Türe Kavramına uygun değildir.

Türenin "bütün" topluma uygulanmasının Kavramın kendisinin saltık istemi olması ölçüsünde, 'toplumsal türe' anlatımı yine ideolojik eğilimi örtmeye ayarlanmış bir genelemeden öteye geçmez, çünkü Toplum ile karşıtlık içindeki tikel bireysel türe Güç Haktır anlayışının bir belirişidir ve türesizliktir.

Türeyi Toplumdan ayrı gören ideolojik bakış açısında 'türeli bir toplum' ile anlaşılan şey anamalın dağılımında Eşitliğin kurulmasıdır. Ama Eşitliğin anamalın her bir bireye onun özel mülkiyeti olarak ve eşit olarak paylaştırılması açıktır ki doğrudan doğruya yeniden mülkiyet yoğunlaşmasına ve eşitsizliğe götürecektir. Ve Mülkiyetin Devlet iyeliğine alınması Türesizliği ortadan kaldıracak, çünkü Türenin tözü olan Özgürlüğü ve Hakkı ortadan kaldıracaktır. Bireylerin toplumsal Gönençten pay almalarını düzeyi her bir toplumun kendi Duyunç gelişimi ile orantılı olarak belirlenir. Ve ancak Yurttaş Toplumu bu gelişimin önünde saltık olarak hiçbir engele izin vermeyen özgür Törellik alanıdır.

 
 
Yurttaş ve Kültür

Yurttaşlık Kavramı eşey, din, ırk, dil, görüş vb. gibi kültürel ilinekleri gözardı eden Evrenseldir. Yurttaş tikel bir Devletin üyesi olan Kişidir ve Toplumunun her bir üyesi eşit Hakları ve Ödevleri olan bir Yurttaştır.

Modern Yurttaş kavramı nihilistik bir soyutlamadır: Eşeysel, ırksal, etnik tüm belirlenimlerden yalıtılmıştır. Yurttaş kavramı, Topluma ait olduğu düzeye dek, hak eşitliğinden başka hiçbir belirlenim taşımaz. Tüm kültürel belirlenimlerden, bu sözde değerlerden soyutlanmıştır. Yurttaşın Yurttaş ile ilişkisi toplumsal ilişkidir, ve Toplumun bir Gereksinimler Dizgesi olması ölçüsünde, ekonomik ilişkidir. Toplum Devlet değildir. Toplum Aile de değildir. Ve böyle olarak törel özgürlüğün sonlu somutlaşmasıdır. Toplum, henüz Devlet alanındaki gerçek, ussal özgürlük düzlemi değildir. Ve Ailenin törel-duygusal sonsuzluğundan da ayrı bir öz-çıkar alanı olması ölçüsünde, değerleri toplumda arayan sıradan bilince onun "yabancılaşma" dediği şeyi sunar.

The path to European Citizenship

Dünya Yurttaşlýðý Bayraðý

Yurttaşlık başlangıçta sınırlıydı ve Yunan Kent-Devletinde ve Roma İmparatorluğunda eşey, din, ırk, dil, görüş vb. gibi ayrımlar göz önünde tutularak veriliyordu. Bu düzeye dek modern özgürlük bilincinden yoksun olan bu toplumlar "Yurttaş Toplumu" değildi.
 
 
 
İdea Yayınevi / Hegel’in Nesnel Tin Dizgesi / Aziz Yardımlı / 2014